Görmeyenler arasından yetenekli müzisyenlerin çıktığı doğrudur. Dünya genelinde örnek vermek gerekirse, ünlü besteci Joaquin Rodrigo, yorumcu olarak iyi tanınan Jose Feliciano, Ray Charles ve Stevie Wonder ilk akla gelen isimler olarak sayılabilirler. Bizde ise Âşık Veysel ve diğerleri... Ülkemizde körler okullarındaki müzik eğitiminin oldukça yüksek düzeyde olduğunu biliyoruz. Bunu bir araştırmaya dayanarak söylüyor değilim ama bu okullardan yetişen arkadaşların anlattığından vardığım sonuç budur. Ayrıca bu okullardan yetişip müziğe devam eden profesyonel müzisyenlerin düzeyleri de bu fikri doğruluyor. Ben konservatuvarda eğitim görmüş olmama karşın ne yazık ki körler okulunda okuma ve temel müzik eğitimimi oradaki kıymetli hocalardan alma şansını bulamadım. Gerçekten de temel eğitim çok önemli bir safhadır. Burada iyi ve doğru bir çalışma yapılırsa arkasını getirmek kolaydır. Bizler normal okullarda, elli altmış kişilik sınıflarda sıradan sayılabilecek bir müzik eğitimi aldık.
Körler okullarında sınıflar kalabalık olmadığı için, normal okullarda müzik eğitimi görenlerden daha kişiye özeldir. Bizler normal okullarda ancak kişisel çabalarımızla bir enstrüman öğrenme şansını bulurken, körler okullarındaki arkadaşlar akordiyondan kemana, bağlamadan Viyolonsele ve piyanoya kadar bir çok sazı tercihen seçme olanağına sahip olmuşlardır. Bu imkânı iyi kullananlar, yetişip sazlarında birer profesyonel olabilmişlerdir. Bir çok arkadaş ta o yıllarda ellerine geçen fırsatı kullanamadıkları için hâlâ pişmanlık duyduklarını ifade etmekten kendilerini alamamaktadırlar.
Konuyu bu noktadan körler için müzik okulu açma düşüncesine getirmek istiyorum. Bu elbette müzik severler olarak bizleri heyecanlandıracak bir fikirdir. Ancak bu gün körler okullarının kontenjanlarının hâlâ dolmadığını düşündüğümüzde konuyu bir başka yönüyle yeniden değerlendirme gereği ortaya çıkar. Ülkemizde bir milyona yakın görme engellinin yaşadığını düşünecek olursak, okuma çağında bulunan kör sayısı göz önüne alındığında, mevcut körler okullarının kapasitesinin çok yetersiz kaldığı akla gelmektedir. Oysa uygulamada durum hiçte düşündüğümüz gibi değildir.Körler okullarında önemli oranda kontenjan boşluğu bulunmaktadır. İnsanlar böyle bir imkân olmasına rağmen görme engelli çocuklarını körler okullarına göndermemektedirler. Geçtiğimiz günlerde basında yer alan bir haber bu durumu açıkça göz önüne seriyor. Kayseri'de 1999 yılında açılan körler okulunun iki yüz kişilik kapasitesine karşın halen ancak yirmi öğrenci bulunabilmiştir.
Bu durumun sebeplerini burada tartışacak değilim. Ama buradan şöyle bir sonuca varmanın mümkün olduğunu düşünüyorum; Bu gün görmezler için bir müzik okulu açsak acaba kaç aile kör çocuğunu bu okula gönderir?Çocuklarını temel eğitime bile göndermekte isteksiz davranan ana babaların müzik gibi özel yeteneğe dayanan bir alanda çocuklarının kabiliyetini fark edip onları körlere özel müzik okuluna göndereceğini pek akla getiremiyorum bile.
Bu durumda yapılabilecek şey bence şudur: Körler okullarındaki müzik eğitimini olabildiğince üst düzeye çıkarmak ve ilk öğrenim sırasında kör öğrenciye kabartma nota, solfej eğitimi ile bir enstrümanı iyi düzeyde çalmayı öğretmek. Bunu başardıktan sonra o okuldan yetişen öğrenci müziğe gerçekten yetenekli ve istekliyse ileriki yıllarda kendi yolunu çizecektir. Konservatuvar ya da Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümlerini kazanıp,oralarda eğitim gören arkadaşlarıyla birlikte bir bakıma Kaynaştırma Eğitimi esasına dayalı öğrenim görebilecektir. Hatta şu anda kurulmuş bulunan Güzel Sanatlar Liselerinin Müzik Bölümü,öğrencileri konservatuvar ya da Eğitim Fakültelerinin Müzik Bölümüne hazırlayan bir ön eğitim aşamasını oluşturmaktadırlar.Bu okullarda eğitimini sürdürmek,bir kör için aslında hiçte kolay değildir. Kendi konservatuvar yaşantımda bir sahifelik şan notasını kabartmaya çevirmek ve şarkı sözlerini tek tek notaların altına getirmek için âdeta iğneyle kuyu kazar gibi uğraş verdiğimizi hiç unutamam.
Ama bunun başka bir yolu da maalesef yoktur. Her öğrenci kendi çözümünü üretecektir. Ülkemizde istediğiniz notanın kabartmasını bulma olasılığınız hemen hemen yüzde sıfırdır. Körler için müzik okulu açmanın zorluklarından bir tanesi de budur. Keman, gitar, piyano, şan gibi alanlarda sayısız notayı yeni bir tedrisat içinde yazıp basmak çok zor olacaktır.
Körlere özel bir müzik okulunun kurulmasından önce bir körler nota kütüphanesinin oluşturulması gerekir ki, bu da yıllar alacak bir iştir.
Yabancı bestecilerin eserlerini ve metotlarını dış ülkelerden getirtmek mümkündür ama kendi okulunuzda yalnızca bunlarla yetinmeniz mümkün değildir. Çağdaş Türk bestecilerinin enstrüman, şan ve koro eserlerini de eğitim programına katmanız gerekir ki bu alanda bilebildiğimiz kadarıyla yazılmış hiç bir eser ya da kabartma nota mevcut değildir.
Açılacak körlere özel müzik okulunda kabartma yazı ve notayı bilen konservatuvar düzeyinde muhtemelen kör hocalara ihtiyaç olacaktır ki bu kimselerin sayısı ülkemizde fazla değildir. Elbette bir görmez kendisine göre hazırlanmış özel koşullarda müzik eğitimini sürdürmeyi ister. Ama yukarıda saydığımız nedenlerle, böyle bir okulun ya da körler konservatuvarının kurulması bugün için ülkemiz şartlarında mümkün görülmemektedir. Şu anda müzik yeteneği olan görmezler, ülkenin çeşitli yörelerinde yukarıda adı geçen müzik eğitim kurumlarında kendi çabaları ile öğrenim görmektedirler.
Dr. Selim Altınok
Son yorumlar
11 yıl 23 hafta önce
11 yıl 23 hafta önce
11 yıl 24 hafta önce
11 yıl 25 hafta önce
11 yıl 25 hafta önce
11 yıl 29 hafta önce
11 yıl 29 hafta önce
11 yıl 30 hafta önce
11 yıl 39 hafta önce