Nevzat Süer'i anarken
Nevzat Süer eski Türkiye Şampiyonlarından ve İlk uluslararası ustalarımızdan biridir. 1924 ile 1987 yılları arasında yaşamıştır. Kendi olanakları ile yetmişli yıllarda bir satranç dergisi çıkarmıştır. 1973 yılından başlamak üzere Cumhuriyet Gazetesinde satranç köşesi yazarlığı yapmıştır. Vefatına kadar on dört yıl süreyle bu köşeyi sürdürmüştür. O dönemleri yaşayan satranççıların çoğu satranç gündemini her hafta Süer’in satranç köşesinden takip etmişlerdir sanırız. Analizli oyunlar, satranç dünyasından haberler, etütler ve problemler onun sütunlarını süslemiştir.
Ancak Süer’in köşesinin bunların ötesinde ayrı bir sıcaklığı ve özelliği vardı! Bunun nedeni ise her hafta sütunlarına kendinden bir şeyler katması idi sanırız.Parti ve diagramları sadece kaynağından aldığı haliyle yayınlamaz, satırlar aralarına mutlaka kendi yorum ve emeğini de katardı.
Türk satrancının gelişmesi için köşesinde bir çok uygulamaya öncülük etmişti. Örneğin, Mektupla yazışmalı turnuvalar düzenlemiş, bunların sonuçlarını ve partilerini gazetede yayınlamıştı.
Yunus Emre Özbey gibi bir Türk etütçüsünü de yine onun gazetedeki sütunlarından tanıma fırsatı bulmuştuk.
Cumhuriyet Gazetesi-Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ile okullar arası satranç yarışmaları düzenlenmesine önayak olmakla, bugünkü yaş grupları turnuvalarının bir anlamda temellerini Nevzat Süer atmıştır.
1978 yılından beri gazetede ki satranç sayfasından izlediğimiz,okuduğumuz,Nevzat Süer’le bizim ilk irtibatımız 1981 yılında mektup yoluyla olmuştu. O zamanlar bugün kü gibi internet, elektronik posta yoktu elbette! Kendi aramızda oynadığımız partilerde ortaya çıkan bir konumu sormak üzere rahmetli Süer’e bir mektup yazmıştık. Aslında o kadar işi gücü arasında cevap vereceğini pek ummuyorduk. Aradan bir iki hafta geçti bir sabah evdekiler bize bir posta geldiğini söylediler. Mektubun gönderen bölümünde Nevzat Süer adı yer alıyordu. O an ki duygularımızı ifade etmek pek kolay değil. Bizler henüz on yedi, on sekiz yaşlarında bir kaç yıldır satrançla ilgilenen amatör iki gençtik. Türk satrancının Duayeni Nevzat Süer bizim mektubumuza yanıt veriyordu. Bir hayli heyecanlandık. Gurur ve mutluluk içinde mektubu açtık. Nevzat Süer satranca olan sevgimiz ve ilgimiz dolayısıyla bizleri tebrik ediyor ve çalışmalarımızın devamını diliyordu. Daha sonrada gönderdiğimiz konumu analiz edip, hatalı hamlelerimizi son derece yumuşak ve tatlı bir üslup ile düzeltiyordu.
Bu yazışmadan sonra kendisine daima “Hocam” diye hitap ettik. Zaten satrancı öğrenirken bizim iki hocamız olmuştu. Bunların ilki “Satrancın Esasları” kitabından ötürü Capablanca, diğeri ise her hafta âdetâ ders verir gibi devam ettirdiği köşesi nedeniyle Nevzat Süer’dir.O zamanlarda satrançla ilgili kitap ya da başka bir Türkçe kaynak bulmak hemen hemen mümkün değildi.Süer’in gazetedeki köşesi bu anlamda çok önemli bir boşluğu doldurmaktaydı.
Nevzat Hoca’yla yüzyüze ilk karşılaşmamız 1983 yılında İSTANBUL SATRANÇ DERNEĞİ'NDE düzenlenen Türkiye Gençler Şampiyonası’nda oldu. Nevzat Bey derneğin girişinde sol taraftaki odada oturmayı âdet edinmişti. Turnuva sırasında yanına gidip onunla tanıştık. Son derece beyefendi, alçak sesle ve tane tane konuşan bir insandı. Bu ilk karşılaşmamızda bize teşvik edici güzel bir kaç söz söyledi. Vatan Bey’in getirdiği çaylar eşliğinde Üstâtla güzel bir sohbet yapma fırsatını bulduk. Nevzat Hoca gerçek bir İstanbul Beyefendisi olmanın yanı sıra mütevazı ve iyi bir insandı.
Satranççılığının yanında iyi bir kemancı, piyanist ve orkestra şefi olduğunu ancak ölümünden sonra gazetede yayınlanan yazıdan öğrendik. Mektupla ve yüzyüze görüşmelerimizde ona müzikten söz açmamıza karşın kendi müzisyenliğinden hiç bir zaman söz etmemişti.
Satranç Derneği’nde yapılan anı turnuvalarında hüzün duyardık. Ama Süer’in kaybından sonra onun adına tertip edilen anı turnuvasında duyduğumuz hüzün gerçekten bir başka oldu. Çünkü bu değerli insanı, gerçek bir satranç severi ve ustayı artık kalplerimize ve hatıralara gömdüğümüzü bu turnuva âdetâ tescil ediyordu. Onu bizzat tanımış olmak hüznümüzü arttıran bir nedendi elbette!
Yaşadığımız dünyada her şey geçici. Her şeyin bir sonu var. Ama önemli olan iyi bir iz bırakabilmek. Bir şeyler yaptıktan sonra gitmek. Nevzat Süer de bunu başarmış insanlardan birisiydi. Mekânında rahat uyu Nevzat Hoca!
Rahat uyu çünkü,senin de tohumlarına katkıda bulunduğun Türk Satrancı kalkınma yolunda. Artık eskisine göre çok daha fazla ve güçlü genç satranççılarımız var. Bir çok satranç hocası okullarda çocuk ve gençlerimize satrancı sevdirmek ve öğretmek için çaba sarf ediyorlar. Umarız bu çabalar yakın bir zamanda meyvelerini vermeğe başlayacak. Hatta başladı bile! Gelecekte yeni Nevzat Süer’ler yetişecek.
Selim Altınok ve Kerim Altınok
Son yorumlar
10 yıl 5 hafta önce
10 yıl 5 hafta önce
10 yıl 6 hafta önce
10 yıl 7 hafta önce
10 yıl 7 hafta önce
10 yıl 10 hafta önce
10 yıl 10 hafta önce
10 yıl 11 hafta önce
10 yıl 20 hafta önce